Son yıllarda küresel ekonomik dengeler değişiyor. Gelişmiş ülkeler durağan büyüme oranlarıyla boğuşurken, birçok gelişmekte olan ülke dinamik demografisi, artan üretim kapasitesi ve dijitalleşme yatırımlarıyla öne çıkıyor. “Yükselen pazarlar” olarak adlandırılan bu ülkeler, küresel ekonomideki güç dağılımını yeniden şekillendirme potansiyeline sahip.
Peki bu ülkeler kimler? Gerçekten yeni ekonomik güç merkezleri mi olmaya adaylar? Hangi alanlarda öne çıkıyorlar?
Gelişmekte olan ülkeler arasında “yükselen pazarlar” terimi genellikle hızlı büyüme gösteren, yatırım için cazip ortam sunan ve küresel ticarette daha fazla rol üstlenen ekonomiler için kullanılır. Bu kategoride öne çıkan ülkelerden bazıları:
Brezilya
Hindistan
Endonezya
Vietnam
Güney Afrika
Türkiye
Meksika
Bu ülkeler, genç nüfus yapısı, doğal kaynak zenginliği, stratejik konum ve üretim avantajları gibi faktörlerle dikkat çekiyor.
Yükselen ekonomilerdeki genç nüfus, hem iş gücünü besliyor hem de tüketimi körüklüyor. Bu durum, iç talebe dayalı sürdürülebilir büyüme için önemli bir avantaj sunuyor.
Birçok gelişmekte olan ülke, dijital altyapıya yatırım yaparak e-ticaret, fintech, yapay zekâ ve mobil hizmetlerde hızlı bir büyüme yakaladı. Hindistan’ın dijital ödeme sistemleri veya Endonezya’nın teknoloji start-up ekosistemi buna örnek gösterilebilir.
Yüksek işçilik maliyetlerinin olduğu Çin gibi ülkelerden üretim faaliyetlerinin daha uygun maliyetli ülkelere kayması, Vietnam, Bangladeş ve Hindistan gibi ülkeleri tedarik zincirinde öne çıkarıyor.
Brezilya, Nijerya ve Endonezya gibi ülkeler, sahip oldukları doğal kaynaklarla hem sanayi üretimi hem de ihracat gelirleri açısından avantajlı konumda.
Yükselen ekonomiler birçok avantaja sahip olsa da bazı yapısal sorunlarla da karşı karşıya:
Siyasi İstikrarsızlık: Yatırımcı güvenini etkileyen yönetim sorunları ve politik belirsizlikler.
Altyapı Eksiklikleri: Lojistik ve ulaşım altyapılarında yetersizlik büyümeyi yavaşlatabiliyor.
Dışa Bağımlılık: Yüksek döviz borcu, enerji ve teknoloji ithalatı, bu ülkeleri dış şoklara karşı kırılgan hâle getirebiliyor.
Gelir Dağılımı Eşitsizliği: Hızlı büyüme her zaman toplumun tüm kesimlerine eşit yansımayabiliyor.
Yükselen pazarlar, gelecekte küresel ekonomi üzerindeki etkisini artırmaya aday. Bu ülkeler; üretim, teknoloji, enerji ve tüketim açısından küresel sistemin vazgeçilmez aktörleri hâline geliyor. Ancak bu potansiyelin kalıcı bir güce dönüşmesi, siyasi istikrar, eğitim reformları, dijitalleşme ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi alanlarda atılacak adımlara bağlı.
Özellikle BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) ülkeleri, dolar merkezli küresel sistemin alternatifi üzerine çalışmalarıyla dikkat çekiyor.
Yükselen pazarlar, dünya ekonomisinin ağırlık merkezini Batı’dan Doğu’ya ve Güney’e kaydırıyor. Bu dönüşüm, sadece ekonomik değil; aynı zamanda siyasi ve kültürel etkileriyle de küresel sistemi yeniden şekillendirebilir. Ancak bu potansiyelin gerçek güce dönüşmesi, reform, sürdürülebilirlik ve küresel iş birlikleriyle mümkün olacak.